DUVAR- İran’ın Şam’daki konsolosluk binasının vurulmasına karşılık olarak verdiği tepki Arap Dünyası’nda farklı şekillerde yorumlandı. İran’a ve bölgedeki müttefiklerine yakın gazetelere göre, bu saldırı İsrail’in korunaksız olduğunu gözler önüne serdi. Ancak İran karşıtı blokta bu saldırının “bir tiyatrodan ibaret” ve kontrollü olduğuna dair yorumlar vardı. İran’ın İsrail’e yönelik saldırılarıyla ilgili Arap dünyasının öne çıkan gazetelerinde çıkan bazı yorumlar şu şekilde:
‘Füzeler ve İHA’lar gecesinin mesajları’
Birçok ülkede siyasiler ve askeri uzmanlar, mesajlar gecesini (İran’ın İsrail’e saldırı gecesi) yorumlamakla meşgul olacak. İran İsrail’e bir mesaj gönderdi, ancak daha sonra Amerika’ya savaşı genişletme niyetinde olmadığını belirten bir mesaj gönderdi. Füzelerin ve insansız hava araçlarının gecesinde Amerika, İsrail’e açık bir mesaj verdi: Netanyahu’nun Gazze’deki politikalarını eleştirmek, ondan boşanmak ya da İsrail’in güvenliğini tehdit eden gelişmelere hoşgörü göstermek anlamına gelmiyor. Zira Amerika, İran’ın füzelerine ve insansız hava araçlarına karşı çıkan tek Batılı taraf değildi, aksine İngiltere ve Fransa da buna katıldı.
Amerika’nın mesajı topyekün Batı’nın mesajına dönüştü. Bu mesaj, İran’ın İsrail’e yönelik ağır ve doğrudan saldırı tasarlama girişimine sınır koyuyor. Ayrıca füzeler ve insansız hava araçları gecesi, Batı ve İsrail teknolojisinin İran askeri teknolojisine kıyasla üstünlüğünü teyit eden bir askeri mesaj da vermiş oldu. Bu tür bir mesaj karşısında Lübnan Hizbullahı’nın da durup bir düşünmesi gerekir.
Füzeler ve insansız hava araçları gecesi, siyasi ve diplomatik düzeyde İsrail’in üstünde onu koruyan bir Batı şemsiyesi olduğunu ve bu şemsiyenin İsrail’i gerek Gazze’den gerekse de Tahran’dan gelecek tehditlere karşı koruyacağını açıkça gösterdi. (Gassan Şerbel / Suudi Şark’ül Evsat Gazetesi)
‘İran belli angajman kuralları çerçevesinde hareket etti’
İran ve İsrail arasında gerilimi tırmandırmanın bir sınırı vardır ve aralarındaki angajman kuralları çerçevesinde her iki tarafı ilgilendiren pragmatik hususlar nedeniyle bu sınırın aşılması ve aralarındaki gerilimin kapsamlı bir askeri çatışma noktasına varması mümkün değil. Bu angajman kuralları iki tarafın genelde vekalet savaşlarına veya gölge savaşlarına dayanır. Geçtiğimiz yıllarda İsrail-İran ilişkilerinin yönetimi bu çerçeve etrafında belirlendi.
İran’ın İsrail’e yönelik saldırıları bir dizi hedefe ulaşmak ve belirli kesimlere bazı mesajlar taşıması için dikkatlice hesaplandı. Birincisi: İran’ın özellikle bölgedeki müttefikleri nezdindeki prestijini korumak. Ayrıca İsrail’e karşı caydırıcılık angajmanını korumak ve aralarındaki büyük mesafelere rağmen İsrail’in derinliklerine doğrudan ulaşabileceğini göstermek istedi.
İkincisi: İran, tepkisinin sınırlı olması ve saldırının İsrail’i tekrar yanıt vermeye zorlayacak ciddi kayıplara neden olmaması konusunda dikkatliydi. Böylece İsrail ile yaşanan gerilimin kapsamlı bir çatışmaya dönüşmesini engellemeye çalıştı. (Ahmed Seyyid Ahmed / Mısır El Ahram Gazetesi)
‘İran bütün bölgeyi sarstı’
İsrail ordusu ise kendisini hedef alan atışların yüzde 99’unu vurduğunu bildirdi ve yalnızca 7 balistik füzenin İsrail’i vurabildiğini iddia etti. Ancak görgü tanıkları “düzinelerce insansız hava aracından” bahsetti. Buna, İsrail’in 750 bölgesinde sirenlerin çaldığı gerçeği de eklenince, İsrail’in verdiği rakamların abartıldığı anlamına geliyor.
İran bu operasyonla tüm bölgeyi sarstı. Bölgedeki birçok ülke hava sahasını kapatarak uçuşları yasaklarken, birçok ülke de vatandaşlarını bölgeyi ziyaret etmemeleri konusunda uyardı. Büyük Batılı ülkeler de saldırının önlenmesine aktif olarak katılmak zorunda kaldı. Böylece İran, İsrail’in İran’ı hedef alması durumunda hem bölgesel hem de küresel olarak sonuçlarına katlanacağı yeni bir korku dengesi kurmuş oldu.
Diğer yandan saldırı, Batı’nın İsrail’e yönelik desteğini güçlendirmiş oldu. Bu da doğrudan Filistinliler’e olumsuz olarak yansıyacaktır. İster toplu katliamların aralıksız devam ettiği Gazze’de, isterse de etnik temizlikle boğuşan ve işgal ordusu tarafından desteklenen yerleşimcilerin baskılarıyla ve saldırılarıyla uğraşan Batı Şeria’da olsun. (Kuds El Arabi Gazetesi / Başyazı)
‘Bedeli yine Gazze ödüyor’
İran İslam Cumhuriyeti Şam’da İsrail’den aldığı darbeye karşılık verdi. Her ne kadar İran’ın tepkisi, Washington ile Tahran arasında önceden hazırlanan bir senaryonun filmine daha yakın olsa da bu durum, bir gerçeğin varlığını inkâr etmiyor.
Gerçek şu ki bunun bedelini Gazze ödüyor. Gazze Aksa Tufanı’nın bedelini ödedi ve şimdi de İran’ın İsrail’e tepkisinin bedelini ödüyor.
Dünya, İran’ın İsrail’i hedef almadan hedef alan saldırısının yankılarını tartışıyor ve bu saldırının etkileri devam ediyor. İran’ın saldırısı öncesinde söz konusu saldırının Amerika’nın müdahalesini veya İran’la İsrail’in doğrudan çatışmasını gerektirmeyecek bir şekle dönüştürülmesi için Amerikan “Büyük Şeytan”ı ile “İslam Cumhuriyeti” arasında müzakereler geliştiridi. İsrail Başbakanı bu durumdan çok iyi yararlanıyor. Zira İran tehdidi ışığında İsrail’in iç durumu kendisine karşı herhangi bir eyleme izin vermiyor. Ayrıca Bibi, Gazze’ye yönelik savaşını sürdürmesi için de İran tehditlerinden faydalanıyor. Çünkü Gazze savaşı onun mümkün olduğu kadar uzun süre iktidarda kalmasının garantisi haline geldi.
İran İsrail gerilimi ışığında dünyanın Gazze’yi ve halkını unutmasına dair korkular da artmış durumda. Zira bu gerilim İsrail’in geleneksel silahların dışına çıkması durumunda bölgeyi başka bir noktaya taşıyabilir. (Hayrallah Hayrallah / Londra Merkezli El Arab Gazetesi)
‘Irak’ın saldırısının itirafı 30 yıl sonra gelmişti’
Görünen o ki İran, İsrail’in, İran içindeki ve dışındaki askeri liderlerini ve mevzilerini hedef almanın kolay olmayacağını anlamasını istedi. Elbette İran’ın hayranları ve destekçileri bu büyük başarıyı öveceklerdir. İran’ın düşmanları ise İran’ın İsrail’e verdiği karşılık konusunda ikiye bölünecek. İran’ın bu güne kadar tehditleriyle alay eden ilk kesim, artık söylem değiştirmeye başladı ve İran’ın saldırısının dikkatleri Gazze’de olup bitenlerden başka yöne çekmek için İsrail ve ABD ile koordineli olarak yapıldığını ileri sürmeye başladı. İsrail’in ve ABD’nin başını çektiği ikinci grup ise, bu saldırıyı küçümseyecek ve İran’ın herhangi bir başarı elde edemediğini, sadece küçük hasara yol açtığını iddia edecek.
Irak’ın İsrail’e 43 füze fırlattığı 1991 yılını herkes hatırlıyor. İsrail’in bu saldırıda herhangi önemli bir hedefinin vurulmadığına dair iddiaları da. Aksine hem İsrail hem de o dönem Saddam rejimi düşmanları bu saldırıyla alay etmişti. Daha sonra, bu hadisenin 30. yıl dönümünde, saldırının yol açtığı tahribata dair fotoğraf ve görüntülerin yayınlanmasına izin verildi. Saldırının 74 İsraillinin ölümüne, 230 kişinin yaralanmasına ve 7.500 binanın yıkılmasına neden olduğunu, Tel Aviv, Hayfa ve Safed’deki altyapıya zarar verildiğini itiraf etti. İşte İsrail’in İran’ın saldırısıyla ilgili bu gün yaptığı şey bu. (Saad Naci Cevad / Rai Al Youm Gazetesi)
‘İran’ın önceliği savaşı genişletmek değil’
İran’ın İsrail kolonisine karşı insansız hava araçlarıyla saldırısı manevi bir darbe niteliğinde oldu. Bu saldırı ayrıca, İsraillilere ve Amerikalılara, İran’ın karşılık verme ve zarar verme kapasitesine sahip olduğu yönünde verilmek istenen bir mesajdır. Ancak İran, kendisine yönelik tepkilerin artmasının önüne geçmek için kasıtlı olarak çok fazla zarar vermek istemedi. Halkı ve müttefikleri nezdinde bölgesel bir güç olarak itibarını yeniden kazandı. İran hasımlarını daha fazla çatışmaya çekmemek için tepkisini kasıtlı olarak sınırlı tuttu.
İsrail kolonisinin İran’la çatışma ağını genişletme konusunda belli amaçları ve çıkarı var. İsrail, İran’ın nükleer reaktörünün bombalanmasına yol açacak gelişmelerin ve tepkilerin oluşmasını istiyor. Washington’u da buna sürüklemeye çalışıyor. Tahran’ın İsrail saldırısı da Amerika ve İsrail’in nükleer reaktörünün bombalanmasına yol açacak düzeyde olmayacak şekilde sınırlıydı.
İran’ın temel hedefi nükleer bomba üretmektir ve bunu tüm enerjisiyle yapmaya çalışmaktadır. Bu yüzden İran, nükleer bombaya sahip olmadan çatışmaları daha fazla genişletme niyetinde değildir. (Hamada Faraine / Ürdün El Destur Gazetesi)
- Yazılar kısaltılarak Arapça’dan çevrilmiştir.
(DIŞ HABERLER SERVİSİ)