Onur Sinan Güzaltan
İsrail, Gazze’de soykırımı sürdürüyor. Otuz binden fazla insan katledildi ve katledilmeye devam ediyor.
Bölge devletlerinin İsrail saldırganlığına karşı tepkileri ise sınırlı kaldı.
İSRAİL’E KARŞI ATILAN “SINIRLI” ADIMLAR
Türkiye’de hükümet yetkilileri Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan olmak üzere Gazze’ye kara harekatının başında Netanyahu hükümetini hedef alan açıklamalar yaptı, İsrail ile normalleşme adımları donduruldu fakat İsrail’i zorlayacak somut bir adım atılmadı.
Ticaret Bakanlığı’nın İsrail ile ticaretine belli ürünlerde sınırlandırıldığına dair açıklaması ise bütün bu süreçte İsrail ile olan ticaretin devam ettiğinin ilanı oldu.
Mısır, Gazze’ye kara harekatının başlamasıyla beraber Gazzelilerin Sina Yarımadası’na sürülmesi planına karşı olduğunu açıkladı ve Refah Sınır Kapısı’nda güvenliği arttırdı.
Mısır Başbakanı’nın Refah Sınır Kapısı’nda yaptığı açıklama ve Mısır Ordusu’nun Sina Yarımadası’nda geniş çaplı askeri tatbikat düzenlemesinden hemen sonra İsrail Ordusu “yanlışlıkla” sınırın diğer tarafındaki Mısır tanklarını hedef aldı. Olay fazla büyütülmeden kapatıldı.
İran ise Gazze savaşının başlangıcından itibaren bölgede desteklediği kuvvetler üzerinden (Hizbullah, Husiler vb.) İsrail’e yönelik yıpratma savaşı uyguladı. Belli oranlarda başarılı da oldu. Fakat Gazze’deki operasyonu durdurmayı başaramadı. Suriye’deki diplomatik temsilciğine İsrail’in düzenlediği saldırıya vereceği cevap ise bölgenin önündeki süreç açısında belirleyici olacak.
Varılan nokta, bölgenin üç köklü devleti Türkiye, Mısır ve İran’ın karşı çıkmasına ve farklı seviyelerde adımlar atmasına İsrail’i engelleyemediğini gösteriyor.
Elbette bu gerçeğin altında Batı’yla olan özellikle ekonomik ilişkiler nedeniyle Türkiye ve Mısır’ın, İsrail’e karşı caydırıcı adımlar atmaktan kaçınmasının yattığını belirtelim.
TÜRKİYE VE MISIR’I BEKLEYEN TEHLİKE
Cumhurbaşkanı Erdoğan ve Mısırlı mevkidaşı el Sisi, 11 yıl sonra Şubat ayında bir araya gelmiş ve Ankara-Kahire arasındaki normalleşme süreci en yüksek seviyeye taşınmıştı.
Dünyada giderek yükselen savaş tehlikesi, iki ülkede derinleşene ekonomik krize çare bulma çabaları ve bölgede İsrail’in pervasızca attığı adımlar, Ankara-Kahire normalleşmesinin altında yatan temel nedenler olarak değerlendirilebilir.
İkili ilişkilerin yanısıra Türkiye ve Mısır’ın işbirliği yapabileceği – Doğu Akdeniz’deki gaz yatakları, Sudan, Etiyopya, Libya ve Filistin- geniş bir alan var. Türkiye ve Mısır arasında Filistin’de işbirliği konusuna geçmeden evvel Libya’da artan ve iki ülkeyi de yakından ilgilendiren, Pentagon’la ortak faaliyet gösteren Amerikalı özel güvenlik şirketi Amentum’akısa bir parantez açmakta yarar var.
Genelkurmay eski İstihbarat Daire Başkanı İsmail Hakkı Pekin’in United World International(UWIDATA) analiz sitesine verdiği röportajda da doğruladığı üzere ABD, Amentum şirketini kullanarak Libya Ulusal Mutabakat Hükümeti içindeki silahlı unsurlar üzerinde etki geliştirmeye ve bu suretle Türkiye’nin etkisini sınırlamaya çalıştığı ifade ediliyor.
Pekin’e göre Washington, koşulların kendi lehine gelişmesini bekliyor, enerji kaynaklarını kontrol etmek istiyor ve dışarı farklı bir manzara sunmaya çalışsa da Dibeyde hükümetini perde arkasında destekliyor.
ABD’nin bu yönde girişimlerinin Türkiye’nin Libya’daki kazanımlarını tehlikeye atması ve hatta Libya üzerinden Türkiye-Mısır’ı tekrar karşı karşıya getirebilecek bir ortam yaratması olası. Libya’da tekrardan alevlenecek bir iç savaş ortamı Libya’yla uzun bir kara sınırına sahip
Oysa Türkiye ve Mısır, ABD’den bağımsız olarak Libya konusunda farklı tarafları bir araya getirebilecek etkiye sahipler.
TÜRKİYE, MISIR VE İRAN BİRLİKTELİĞİNİN YARATACAĞI DEPREM
Gazze’ye dönersek, Türkiye’nin Hamas’ın farklı kanatları üzerindeki etkisi azalsa da devam ediyor diğer yandan Mısır hükümeti ve Filistin Kurtuluş Örgütü (FKÖ) arasında tarihsel bağlar var.
Ankara-Kahire’nin Filistinli farklı gruplar üzerindeki etkilerini kullanarak ve bu sürece İran’ı da dahil ederek (İran’ın İslami Cihat başta olmak üzere Filistinli gruplar üzerindeki etkisi yadsınamaz), Filistin’de milli mutabakat hükümeti benzeri bir yaptı oluşturabilecek etkileri mevcut.
Filistinli siyasi grupların bir araya gelmesi İsrail karşıtı direnişi de büyütecek ve hatta Batı Şeria’ya doğru genişletecektir.
Bu noktada Türkiye ve Mısır normalleşmesine paralel olarak İran ve Mısır arasında da ilişkileri iyileştirme (iki ülke arasında 1979 İran İslam Devrimi’nden bu yana ilişkiler en alt seviyede) yönünde adımlar atıldığını not edelim.
Filistinli grupları bir araya getirmenin yanı sıra Türkiye,Mısır ve İran’ın bölgenin köklü devletleri olarak İsrail’e karşı ortak tutum açıklamaları dahi Tel Aviv yönetiminin dengesini bozacak, sadece bölgesel değil küresel çapta deprem etkisi yaratacaktır.
Böylesine bir birliktelik bu ülkeler üzerindeki ABD/İsrail baskısını da azaltacaktır, bölgedeki tam bağımsızlık yanlısı havayı kuvvetlendirecektir.
Bitirirken, söz konusu adımları atmak suretiyle Filistin için bölgesel bir inisiyatif geliştirmenin irade ve cesaret gerektirdiğini de ekleyelim…