Dün toprağa verilen sevgili Türker İnanoğlu çok yıllar önce telefon etmişti.
İlk sözü “Cankuş merhaba” olmuştu.
“Biz aile içinde birbirimizin cankuş’larıyız. Bir de aileden hissettiğimiz dostlarımıza ‘cankuş’ deriz. Sen de onlardan birisin artık” diye açıklamıştı. Nasıl da duygulanmıştım.
Eşim Canan’la birlikte Türker İnanoğlu, eşi Gülşen İnanoğlu (Bubikoğlu) ve kızları Zeynep’le harika zamanlarımız oldu.
Mavi yolculuklar yaptık.
Türker İnanoğlu’yla sohbetlerimize doyum olmazdı. Gerçek bir bilgeydi. İhtiyacı olan sanatçıların, televizyon dünyasından önemli isimlerin hep yardımcısı oldu.
Bir kısmının çocuklarını okuttu.
Bunları hiç dile getirmezdi.
O nedenle sinema, şov dünyası ve televizyon camiasının “babasıydı.”
Herkesin saygı duyduğu insandı.
SHOW TV GÜNLERİ
Türker İnanoğlu’yla ilk kez Show TV’nin kurucu Genel Müdürü olduğum 1992’de tanışmıştık. Karşılaştığım bazı sorunların çözümünde destek verdi.
Ona zaman zaman danışırdım. Güler yüzlü, tevazuyla daha da büyüyen olgun kişiliği güven verirdi. Unutmadığım bir ortak anımız…
Kulüplerle anlaşarak “Galatasaray, Fenerbahçe ve Beşiktaş’ın maçlarını yayınlama haklarını” SHOW TV’ye almıştık. İlk yayınımızı yapacağımız günün öncesindeki gece gözüme uyku girmedi.
“Ya bir teknik arıza çıkarsa, ağızlarına yüzlerine bulaştırdılar, beceremediler durumuna düşersek” diye en kötü olasılıkları tek tek önümdeki kağıda yazıyordum, yanına da tedbirlerimizi…
Ansızın hiç hesaba katmadığım bir soru kafamda çaktı. “Ya elektrikler kesilirse!..”
Sabahı zor ettim, hayli erken saatte Türker İnanoğlu’nu telefonla uyandırdım. “Değerli dostum sen zaten her şeyi iyi düşünmüşsündür ama gene de sorayım, elektrikler kesilirse seyyar jeneratörün yayın aracının yanında olacak mı?”
Cevabı şöyleydi:
“Şimdiye kadar hiç elektrik kesintisi nedeniyle maç yayını aksaması yaşamadık. Ama bir jeneratörümüz var, o da yayın aracının yanında olacak. Merak etme.”
İçim rahatlamıştı… Ancak…
Bir saat sonra Türker İnanoğlu telefon etti… “Bizim jeneratör bakımlı, çalışır halde ama hayli eski. Ne olur ne olmaz ben yeni ve daha güçlü jeneratör aldım, testini yaptırdım, yayın aracının yanına bu yeni jeneratörü koyacağım.”
Ve ne oldu dersiniz?..
Maç oynanırken şehir elektriği kesildi.
Hiç olmayan şey olmuştu. Birkaç saniye sonra Türker İnanoğlu’nun yeni ve çok daha güçlü jeneratörü devreye girdi.
Show TV maç yayını sonuna kadar pırıl pırıl devam etti.
Tabi bunu iki “cankuş” kutladık.
Dün son yolculuğu için Levent Camii’ndeydik. Aileyle aramızda gene “cankuş” sözcükleri uçuştu.
ABDÜLHAMİD’İN HUZUR HOCASI
Türker İnanoğlu 18 Mayıs 1936’da Türkiye’nin en güzel ilçelerinden biri olan Safranbolu’da dünyaya gelir.
Babası Abdülhamid’in huzur hocası Mustafa Lütfü Efendi’nin oğlu Dr. Hakkı Nevin, annesi Safranbolu eşrafından Çizmecioğlu ailesinin kızı Nazmiye Hanım’dır. İlk 15 yılı Safranbolu’yla İstanbul arasında geçer.
İki büyük tutkusu vardır. Futbol ve sinema.
Okul takımında ve semt kulüplerinde futbol oynar. Güzel Sanatlar Akademisi Grafik Bölümü’nde yüksek öğrenimini sürdürürken asistan olarak sinema sektörüne geçer. O da bir tesadüf sonucu. Ömrünü geçirdiği ailenin Kanlıca’daki yalısındadır. Komşusu Kadri Cenani Bey, yalısını film çekimi için zaman zaman sinemacıların kullanımına açarmış.
Bir akşam Cenani Bey gecikince genç Türker, sinemacıları onun adına konuk eder. Ve “asistan yardımcılığı” teklifini alır. Kabul eder.
İşte Yeşilçam’a geçiş böyle olur.
GİŞELERİN KRALI
Tatlı tatlı anlatmıştı bütün o yılları.
“Benim yapımlarım ödüllerin değil, gişelerin peşindeydi” derdi.
Filiz Akın ve Gülşen Bubikoğlu onun filmlerinin starlarıydı. Sonra da eşleri ve çocuklarının anneleri oldular. Birçok ünlü gibi Türkan Şoray’ı da sinemaya kazandıran Türker İnanoğlu’dur.
Atilla Dorsay’ın yeni yayınlanan “Unutulmaz İnsanlarımızla Konuşmalar” kitabından (Puslu Yayınları) Türkan Şoray’ın sözlerini yansıtayım. “Türker Bey beni fark etmeseydi ben Fatih’te torunlarına bakan bir anneanneydim…”
TÜRKER VE ÖZAL
Video devrini başlatan adam da Türker İnanoğlu’dur. Ama dövizin çok kıt olduğu, adeta damlalıkla verildiği 1978 yılında Devlet Planlama Teşkilatı Müsteşarı Turgut Özal’a gider.
Turgut Bey onu dinledikten sonra dolaptan bir klasör alır.
İçinde “video katalogları” vardır.
Özal “Üniversite bile bilmiyor olayı. Çok önemli bir şey yapıyorsun, ben sana yardımcı olacağım” der. “1 milyon dolar” tahsisin yanı sıra gümrüksüz teşvik de vereceğini söyler. Yeşilçam yapımcıları en zor yıllarını Türker’in video devrimiyle yani “eski filmlerini video kasetlerle satarak” atlatır.
Türker İnanoğlu ilk uydu antenini Haldun Simavi’yle ortak kurar.
“Yasaktır… 3 yıl hapis yersin” tehdidiyle bürokrasi tarafından engellenir.
Türker İnanoğlu konuyu dönemin Başbakanı Turgut Özal’a iletir. İşte Özal’ın cevabı: “Bir anteni buraya (Başbakanlık konutu), diğerini de Başbakanlığa kur.”
Mesele halledilmiş olur.
Türker İnanoğlu benim de haber sunuculuğu ve sonrasında yorumculuğunu yaptığım ATV’nin yönetimine altın hisse verilerek davet edildi. Kısa sürede ATV reytingini zirveye çıkardı. Çünkü Türker’in yaptığı bütün programlarda Türkiye insanının nabzı atardı. Ve Türker İnanoğlu imzalı büyük hizmetlerden bazıları…
İhtiyacı olan sanatçılara ve öğrencilere destek veren TÜRVAK Vakfı…
TİM Sanat Merkezi… Kavacık’taki sinema kompleksi… TÜRVAK Sinema Tiyatro Müzesi… Kurucusu ve ilk başkanı olduğu SE-SAM… TÜRVAK Sinema Eğitim Merkezi… Sinema ve Televizyon üzerine kitaplar ve “5 bin 555 afişle Türk sineması” eseri…
Giovanni Scognamillo’nun usta kaleminden yayınlanan ve İnanoğlu’nun hayatını yansıtan “Bay Sinema” adlı kitapta bütün bunlar ayrıntılı olarak var.
Sevgili “cankuş”umuzun mekanı cennet olsun.